Bu yazıyı öncelikle iki kesim için yazıyorum. Gençler, gelecekte sorumluluk alacaklar için ve Tango’nun müşterisi, tüketicisi, öğrencisi gibi görünenler için. Özellikle Korona Virüs salgını döneminde dans durmuşken biz de düşünsel konulara odaklanabiliyoruz. Şimdi ve sonra ne yapılabilir diye kafa yoruyoruz. Fikirleri paylaşmak Tango topluluğunun gelişimi için gerekiyor. Burada sayıları değil, kavramları ele alacağız.

Emek 1: Öğrenmek

Tango’ya dair her şeyi öğrenmek; müziği, dansı, tarihi, kültürü, adabı… ve Tango’nun çevresindeki konuları öğrenmek; insan psikolojisini, toplumsal yaşamı, siyaseti… Öğrenmek aktif bir çaba gerektiriyor. İlgi, merak, ihtiyaç ve motivasyon olmadan kimse bu çabaya girmez. Bilenlere sormak, okuluna gitmek, okumak, izlemek, online malzemeleri değerlendirmek, sosyal ortamında bulunmak, bolca pratik yapmak, hatalardan ders almak, Tango’nun çok boyutlu, çok yönlü bir kültür konusu olduğunu görmek, düzenli ve çok miktarda zaman ayırmak gerekiyor. Tango aile içinde ve arkadaşlar arasında da çalışılarak öğrenilebilir; eskiden öyleymiş zaten, tüm tanıdık milonguerolar öyle öğrenmişler, kardeşleri ve arkadaşları ile cinsiyet ve yaş farkı gözetmeden pratik yaparak.

Emek 2: Öğretmek

Emek 1’den geçmiş olmak gerekiyor Emek 2 için Sertifikasyon ile kazanılacak şeylere benzemiyor, kapsam çok geniş. Bu yüzden Dans Federasyonu’nun veya MEB’in sağladığı eğitmen sertifikalarını çok ama çok saçma bulduğumu söylemeliyim. Tango’nun ne olduğunu öğretecek kadar yetkinleşmek öyle kısa kurslara sığacak gibi görünmüyor. Müzik bilgisi ve kültür konularını geçtim; öğrenci psikolojisi, pedagojik formasyon, bedene, anatomiye, harekete dair bilgi ve pratikler, anlatma ve aktarım biçimleri, ölçme ve değerlendirme, motive edebilme… birkaç kitap konusu var sadece “Öğretmek” başlığı altında.

Emek 3: Mekan Hizmetleri

Dans zemini, salonu/salonları, havalandırması, ses sistemi, aynaları, kıyafet değişim odası/odaları, lavaboları, mutfağı olan, lokasyonu erişim açısından uygun bir mekanın ve bu mekana ait temizlik, güvenliğin sağlanması. Profesyonel dans stüdyolarından bahsedebileceğimiz gibi, dans için kullanılabilecek, dönüştürülebilecek yerler de olabilir. Düğün ve etkinlik organizasyonunda ve spor için kullanılan mekanlarda, hatta açık havada bile Tango yapılabilir. Bu hizmeti tüm dernekler, devlete ve yerel yönetimlere ait kurumlar, üniversite kampüsleri, oteller, plazalar, restoranlar da sağlayabilir. Formal olması da şart değil.

Emek 4: Müzik Üretimi

Bence Tango’ya en büyük emeği veren kitleyi müzisyenler oluşturuyor. Binlerce insan o kadar güzel ve kalıcı eserler vermişler ki, tarihe ve hafızalara kazınmışlar ve hep kalacaklar. İnsanlar bu eserleri hayatları boyu dinleyip dans edecekler, mutlu olacaklar. Duygunun yaratıcı bir biçimde notaya dönüştürülmesi, düzenlenip orkestra ile icra edilmesi, kayda alınıp bugünlere kadar aktarılması o kadar büyük ve yüce bir emek ki, Tango içindeki emeklerin daha büyüğü yok bence.

Emek 5: DJ’lik

İyi bir DJ’lik için kompozit bir bilgi ve deneyim dağarcığına ihtiyaç var. Tango’nun tarihini de müziğini de tanımak gerekiyor, dansı ve dansçının halini de bilmeli. Müzikteki ve sahnedeki duyguyu tanımak ve dansçı ile müziği programlı bir biçimde buluşturabilmek gerekiyor. Ekipman kısmı görece olarak basit, tanımak ve deneyimlemek gerekli. Arşivler elden ele dolaşıyor, arşivde olmayanı da internetten bulup indirmek kolay. Itunes veya Spotify abonesi olarak buralardaki arşivlere de erişiliyor. Ama önemli olan bunları anlamlı bütünler haline getirebilmek ve doğru sıralamada sunabilmek. Bizim Caminito Spotify Profilimizden arşive ve DJler için çalışılmış bir düzene erişebilirsiniz, herkese açık.

Emek 6: Kıyafet ve Ayakkabı Üretimi

Show Business kısmında yer almadıkça Tangoda özel kıyafet konusunu biraz fantastik bulduğumu söylemeliyim. Ama bu da var. Özellikle Milongalar için hem göz alıcı, hem de rahat dans etmeye uygun tasarımları ve malzemeleri olan Tangoya özel üretilmiş veya seçilmiş kıyafetler… Erkeklerde özellikle pileli pantolon öneriliyor, bu da aslında başka yerlerden temin edilebilir. Dans ayakkabısı ise çok önemli bir konu. Ömrümüzü üzerinde geçirdiğimiz ayaklarımızın sağlığı, performansı rahat ve güvenli yapabileceğimiz tabanların kullanılması, ekonomik olarak bize yük getirmemesi için de dayanıklı olmaları, uzun süre kullanabilmemiz. Malzeme ve tasarım konusunda ustalaşmak çok zaman alıyor. Tüketici fiyat ve görüntüye aldanıp da sağlık ve rahatlığı kaçırdığında pişmanlık yaşayabiliyor.

Emek 7: Organizasyon Hizmetleri

Pratikler ve Pratilonga’lar Dans Okullarında yapılıyor. Pratikler ve Pratilongalarda hocalar ve asistanların bulunup yön vermesi, yardımcı olmaları tercih ediliyor. Adı üstünde, öğrenenlerin pratik yapmalarını ve sosyalleşmelerini sağlıyor. Milongalar Tango öğrenmek için değil, Tango yapmak için düzenleniyor, hem Tango okullarında ve stüdyolarında hem de dış mekanlarda haftalık veya aylık rutinlerde veya sevgililer günü ve bayramlar gibi özel günlerde yapılabiliyor. Organizatörleri hoca olmak zorunda değil. Ama Tango camiasından insanlar oluyor. Tüm Tango topluluğu bu günlerde buluşuyor, farklı okullar ve şehre dışarıdan gelen ziyaretçiler de buralarda tanışmış oluyorlar. Festivaller ve Maratonlar ise ulusal ve uluslararası olarak daha çok insanın gelmesine açık olup çok daha büyük mekanlar gerektiriyor, senede bir, sezona göre yapılıyor. Çoklu organizatörler dahil olabiliyor. Festivallerin içinde eğitimler ve şovlar olurken, maratonlar gece gündüz aralıksız dans etmekten ibaret, diğer aktiviteler bir miktar bulunsa da öncelikli değiller.

Emek 8: Gösteri Hizmetleri

Ekranda veya özel günlerde Sahne Tangosu sergilendiği için çoğunlukla doğaçlama yerine önceden çalışılmış, programlanmış dans performansları. Sanatsal bir performans olabileceği gibi izleyenlere hoş zaman geçirmeleri için sunulan bir eğlence hizmeti de olabilir. İyi dans eden, özellikle de Tango Nuevo figürlerine hakim bir çift ya da birkaç çift show tasarlayabilir ve tiyatro veya sinema prodüksiyonları içinde de sergileyebilirler. Çok daha ileri düzeyde sanatsal ögelerin kullanıldığı kompozisyonlar da olabilir. Ya da Maestrolar kendilerine bir Turne planlarlar ve festivalleri, maratonları, milongaları ziyaret ederek gösterilerini yapar, workshoplarla da bilgilerini aktarır ve şehirlerine geri dönerler.

Emek 9: Kültür Hizmetleri

Benim gibi araştıran, yazan, anlatanların çalışmaları; mesela bu okumakta olduğunuz yazının kendisi. Tango hakkında düşünmek ve paylaşmak. Kitap yoluyla olabilir, internette, radyoda, televizyonda paylaşılabilir. Bilgiye ulaşmak, bilgiyi anlamlı bir şekilde ilişkilendirmek, derlemek, yorumlamak ve sunmak. Tarih, sanat, müzik, psikoloji, sosyoloji, felsefe, siyaset ve ekonomi konularının tamamını ve belki de fazlasını kapsıyor.

Emek 10: Psiko-Sosyal İyi Oluş Sağlama

“Wellbeing” olarak geçiyor. İnsan insana sarılmak dahi hormonal dengenin düzenlenmesine yardımcı oluyor. Ayrıca insan sosyal bir varlık; başkalarına ihtiyaç duyuyoruz, yalnızlık tabiatımıza aykırı. Güven duyduğumuz, ortak keyifleri paylaşabildiğimiz insanların arasında kendimizi mutlu hissediyoruz, bağ kuruyoruz, aidiyet hissediyoruz.

Emek 11: Okul Hizmetleri

Aslında şimdiye kadar yazdığım tüm “Emekler”in toplamını veya içinde asgaride “Eğitim ve Öğrenme” olmak kaydı ile bir kısmını kapsadığı takdirde “Okul” hizmetleri ile buluşmuş oluyorsunuz.

İktidar 1: Devlet

Devlet, hakimiyet alanı içindeki her şeyden hesap sorma hakkında sahip. Özellikle işin içinde para dönüyorsa, ya da devleti tehdit eden bir unsur var ise Devlet mutlaka orada olmalı. Bahsettiğimiz bizim devletimiz. Tabi Tangocu olarak devlet konusu açılınca neden çok mutlu değiliz? Bunu sormamız ve anlamamız lazım ve diğer devletlerle de karşılaştırmamız lazım.

Tango nasıl devletleştirilir mesela? 6 dans derneği kurulur, o dernekler dans federasyonu kurar, danslar 100 metre koşusu gibi bir rekabet sporuna dönüştürülür, federasyon devletten (Spor Bakanlığı’ndan) danslar ile ilgili kural koymak, ölçmek, değerlendirmek, rekabet sporuna dönüştürmek ve denetlemek üzere yetki alır. Dansların tarihi, aslolan kültür ve sanat içerikleri gerilere itilerek içi ve anlamı boşaltılır.

Devlet dans eden iki kişiyi nasıl denetler mesela? Öyle değil, böyle, orada değil, burada, onunla değil, şununla mı dans edeceksiniz der? Yasaklayabilir mi? Ahlak dışı, yerli ve milli olmayan, örf ve adetlere aykırı ilan edebilir mi?

Maddi olarak nasıl ölçülecek dans, ve kazanç nasıl vergilendirilecek? Hadi organizasyon hizmetleri kısmını anladık, ama eğitime dair konular Tango’da “Kur sistemi”, “Düzey”, “Mezuniyet” konularına o kadar uzak ki,… yapılandırmaya çalışan çok var, ama çok organik, çok kişiye özel, çok da öğrenenin inisiyatifinde, özgün bir konudan bahsediyoruz. Bu standardize etme çabası Tango’da tutmuyor. Endüstriyel olamıyor Tango.

Devlet sağladığı kurumsal, yapısal ve güvenlikle ilgili hizmetlerin karşılığında her vatandaşından vergi alıyor. Bu hizmetleri adaletli sağlayıp sağlamadığı tartışılır. Ayrıca bunlar “Genel”, herkes için olan hizmetlerdir. Devlet’in Tangoya sağladığı hizmetleri ve “Emekler” kısmındaki payını sormalıyız kendimize. Devlet Tango’ya ve Tangocuya hangi emeği veriyor ve karşılığında Tango’dan ve Tangocudan ne istiyor?

İktidar 2: Federasyon

Ben federasyonun yetki ve sınırlarını anlamıyorum. Yukarıda saydığım “Emek” silsilesi içinde Dans Federasyonunun nesi var da iktidar sahibi oluyor, ya da teknik açıdan bağımlı hale gelme ihtimali bile olmayan bir konuyu devletleştirebiliyor? Tango şampiyonası organize etmek, bunun hakemliğini yapmak, puan vermek, kupa dağıtmak nasıl bir anlayış? Bu düzenden kim ne sağlıyor? Olimpiyat oyunlarının ruhunda insanlar arası kaynaşma sağlamak vardı. Küçük bir kesimi de Tango içinde bu heyecanları yaşıyor olarak kabul edelim. Acaba 100 Tangocuya sorarsanız hangisi hangi ihtiyacından dolayı dans ettiğini söyleyecek? Lisans alıp şampiyon olmak için mi, yoksa psiko-sosyal, kültürel, sanatsal ihtiyaçlarından ve ilgilerinden dolayı mı? Spor yapmayı düşünenlerin en son geleceği yer Tango kursudur. Tango’ya “Spor” diyebilecek kimseyle tanışmadım bugüne kadar, Spor Bakanlığı’nın alanına nasıl giriyor? Kardiyoloğumla da Akupunkturcumla da konuştum, Lindy Hop veya Salsa’yı daha çok öneriyorlar. Onlar daha hızlı ve kalp ritmini yükseltip kardiyo çalışmış oluyorsun, ter döküyorsun. Ama Tango’da “Milonga” veya “D’Arienzo” çalmadıkça spor yapmış olacağın söylenemez. Hava sıcak değilse terlemezsin bile.

İktidar 3: Mülk Sahipleri

Korona salgını bize çok net gösterdi. Tango’nun belki de en önemli iktidarı mülk sahipleriymiş. “1 ay kira verme” veya “2-3 ay yarı kira ver” deseler de eninde sonunda kira vermeyeni kapının önüne koyuyorlar, gözünün yaşına bakmıyor, alabileceklerinin en fazlasını almaya çalışıyorlar. Arkadaşlarım ve akrabalarım kusura bakmasınlar. Ortada para yokken, kazanç yokken bu kadar rahat bir şekilde talepte bulunabilmek yüzsüzlük değil mi? Zaten bin bir güçlükle dönen ekonomiden devamlı ve her şartta yine de ekmek yemeye devam etmek, bunu da “Tapu sahibi olmak” üzerinden hak olarak görmek, sonsuza kadar yan gelip yatma, başkalarının emeğine konma özgürlüğünü savunmak ne demek? Temel ve insani yaşama ait hakların üzerinde bir yaşam düzeyi için bunca insanın emeğini sömürmeyi hangi vicdan ile sürdürüyor ve savunuyor bu “Tapu sahipleri”?

İktidar 4: Okullar

Tangoya bir ömür emek vermiş olsalar da “Mülk sahipleri”nin üzerinde güçleri yokmuş, bunu anladık. Mülkiyeti de kendisinde olan, kira vermek zorunda olmayan kaç Tango okulu vardır bilemiyorum. Alıştığımız durum okul sahiplerinin aynı zamanda Tango Eğitimcisi olmaları ve okul anlayışının öncelikle “Haftalık sabit ders saati” üzerine kurulması, sonra da sırası ile pratikler, alan genişse milongalar yapması, arada bir dışarıdan misafir getirmeleri ve workshop yapmaları, pratiklerde ve hatta milongalarda dahi amatörce kendi müzik ihtiyaçlarını karşılamaları, bazan dışarıdan DJ getirmeleri, müzik için masraf yapılmaması, kafa yorulmaması, kültürel konuların yüzeyselliği. Kıyafet ve ayakkabı yapımı ile ilgili kimisi ayrıca çalışıyor, kimisi de sadece aracı oluyor ve buradan da gelir elde ediyorlar.

Tango okullarında bir “Spor” havası yok, maalesef Türkiye’de “Kültür” havası da yok. Sosyal bir ortamda buluşma ve muhabbet var. Okulun ne kadar iyi olduğunun senesi ile de ilgisi olmayabilir. Eğitmenler kendilerini geliştirmek ve öğrendiklerini aktarmak için çok çaba verebilirler ya da tam tersine uzun yıllar oldukları yerde sayıp, öğrenmek isteyenleri de Tango’dan soğutabilirler.

Görünüşe göre “Tango”nun iktidarında okul sahipleri oturuyor ve bunu çoğunlukla hak ediyorlar, çünkü yukarıda saydığımız “Emek”lerin hemen hepsini sağlamaya çalışıyorlar. Devlet, Federasyon ve Mülk Sahiplerinin desteği olmadan, emek vererek, tüm zorluklarına rağmen Tangoyu yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyorlar.

İş Modeli 1: Ticari

Tango’yu tüketiciye hizmet gibi sunmak gerekiyor Ticari olunca. Okulları genellikle eğitmenler kuruyorlar. Faaliyet alanı olarak ruhsat alırken bir sürü şey yazmak mümkün. Yukarıdaki “Emekler” listesinden her şey faaliyet konusu olabilir. Devletleştirme biçimine bakılınca “Spor” faaliyeti en çok istenen tanımlama biçimi Devlet tarafından anlaşılan; Tango’nun “Emekleri” listesinde ben “Spor” olarak bir yere koyamamış olsam da…

Pazar araştırması, talep arttırıcı tanıtımlar, dişe diş rekabet, menfaat birliktelikleri, her an çatışmaya dönüşebilecek dayanışmalar, gruplaşmalar, yarışlar, pastadan pay almak için haklı ve haksız davranışlara girmek gerekiyor. Gelir-gider tablosu üzerinde konsantrasyon hep paraya dönüşebilecek aktivitelerde oluyor. Tangoya odaklanıp yaşamını bundan kazanmak isteyen insanların aklına ilk olarak mali konular geliyor. Çünkü şehir yaşamında geçinmek kolay değil. Tabi Ticaretine dalınca Tangonun psiko-sosyal-kültürel-sosyal alanlarını ihmal ediyorlar… Tango’nun bu yönleri sağlıklı bir biçimde ilerlemiyor. Onun yerine figür öğretmeye, bolca hareket öğretmeye, tekrar yapmaya, yaptırmaya odaklanıyorlar. Sosyalleşme konusunu da “memnuniyet” ve “devamlılık” için yapmak zorunda hissediyorlar. Bu tüketim odaklı yaklaşım kendilerini dahi Tango’dan soğutabiliyor kimi zaman. Milongalarda öğrencilerin kaç tandada kaç farklı kişiyle dans etmiş olduğu da bir yarış konusuna dönüşüyor. Dansı daha gösterişli yapıyor olmak ve figür sayısı ile rekabet etmek Tango’nun duygusuna zarar veriyor. Öğrenciler de nasıl daha az para verir de daha çok yararlanırım diye düşünebiliyorlar. Maddi alış-veriş, müşteri memnuniyeti kaygısı, satış-pazarlama faaliyetleri önde gidiyor.

Bu ticari yaklaşım içinde “Ego” çatışması neredeyse kaçınılmaz. İnsanlar bir yarışın içinde kendilerini meslekleri, başarıları, başkalarının kendilerine nasıl baktıkları ile tanımlıyor ve kimlik sahibi oluyorlar. Ufak kaygı halleri bile kimliklerine saldırı gibi geliyor, var oluş nedenlerine bir merkez bulamıyorlar. Bulundukları yerin ve kendilerini tanıtma biçiminin kölesi haline geliyorlar. Sanki çekmek zorunda oldukları bir hapis cezası var ve başka da yol yokmuşçasına…

İş Modeli 2: Kooperatif

Kooperatifte ise “Paydaş” kavramı konuşuluyor. Paydaşlar beraber sorumluluk alıyorlar, beraber fayda görüyorlar. “Müşteri” ilişkisi diye bir dert yok. Hoca, dansçı, öğrenci, ayakkabıcı, organizatör hepsi ortak. Ama yüzde kaçına sahip olursa olsun herkesin sadece “1” adet oy hakkı var. Kooperatif modelinde para da dönüyor, ekonomik yönü var, her paydaşın ne kazanacağı, ne yatıracağı ve rolleri tanımlanıyor. Paydaşlar prensipler konusunda bir anayasa oluşturuyorlar ve uzlaşarak yola çıkıyorlar. Bir taraftan derneğe benzer kolektif karakteri var kooperatifin; materyal olmayan amaçlar taşıyor. Diğer taraftan ticari karakteri de var. En önemli özelliği katılımın maddi yönünde ziyade demokratik yönünün ön planda olması.

İş Modeli 3: Dernek

Dernek ekonomi çevirmiyor. Gönüllülük esası ile kuruluyor ve üyeler aidat vererek derneğin giderlerini karşılıyorlar. Okul sahibi arkadaşlar ve geçimini Tango’dan sağlamak isteyenler derneklere çoğunlukla karşılar, çünkü kültür-sanat derneklerinde Tango’nun bedelsiz öğretilmesinin onların gelirini baltaladığını, ayrıca düzenli ve uzmanca eğitim verilemeyeceğini iddia ediyorlar. Derneğin Tango’ya sağladığı en büyük katkı “Topluluk Ruhu” getirmesi. Maddi, ticari beklentisi olmadan insanların paylaşımda bulunmaları. Okullardaki ticari kaygıların getirdiği davranış bozuklukları derneklerde yok. Rekabetten kaynaklanan kavgalar, kabalaşmalar da yok. Şu kadar para verdim, karşılığında bu kadar öğrendim gibi maddi hesaplar da yok. Ayrıca gelir durumu iyi olmayan ama dans etmek isteyen, mekanı, olanakları daha çok kullanmak isteyen insanlar var. Bu insanlar Tango okuluna bütçe ayırmakta zorlanabiliyorlar, onun yerine dernek çatısı altında, kendilerine ait mekanda, aidiyet hislerinin güçlü kurulduğu, duygusal bağların önde olduğu bir topluluk içinde kendilerini mutlu ve güvende hissederken, daha yargısız bir öğrenme ortamında zamanın ve zamansızlığın keyfine varıyor, severek öğreniyorlar.

“Başka Bir Okul Mümkün” modelini belki de bilenleriniz vardır. BBOM’nin her şehirde her okulu ayrı ayrı kooperatif olarak çalışıyor. Veliler kooperatif üyesi, öğretmenlere ve idarecilere iş veriyorlar, profesyonel çalışanlar olmuş oluyor öğretmen kadrosu. Veliler de atölye çalışmaları ile öğrencilerin gelişimine katkıda bulunuyorlar. Ama bir de BBOM Derneği var. Dernek kar amaçlı değil, ama teorik ve sistemsel konuların çalışıldığı ulusal düzeyde tek bir kurum. Kooperatifler gibi her şehirde ve okul bazlı kurulmamış. BBOM Kooperatifleri + BBOM Derneği birleşimi ile Sivil Toplum olarak insanlar çocuklarının iyi bir eğitim almasını güven altına alıyorlar, ellerini taşın altına koyup sorumluluk paylaşıyorlar, bu girişim velilerin de kişisel gelişimlerine katkı sağlıyor. Devlete veya ücretli özel kurumlara çocuklarını teslim edip de arkalarını dönmüyorlar. Sivil Toplum anlayışının gelişmesinde rol alıyorlar.

İş Modeli 4: Özgünlük

– Emek silsilesi içinde türlü türlü kombinasyonlar yapmak mümkün. Özellikle de Tango’nun bir “Rekabet Sporu” olmadığı gerçeğini açık bir şekilde telaffuz ederseniz çok rahat edersiniz. Tango 2009’da UNESCO tarafından “Maddi Olmayan Dünya Kültürel Mirası” olarak kabul edildi.

– Tango “Topluluk” olmayı gerektiriyor. Öyle bir model kurmalısınız ki içinde patronluğa yer olmamalı, herkes sahiplenmeli, her bireyin ayrıca yeri ve değeri olmalı. Kapsayıcı olmalı, dışlayıcı değil. Güler yüzlü olmalı, yargılayıcı değil. Liberal olmalı, tutucu değil.

– Tango her yerde, herkesle ve her zaman yapılabilir. Evde, sokakta, okulda, sabah, öğlen arası, akşam,…

– Tango öğretmek çok da önemli değil. Onun yerine, öğrenmek isteyenlerin önünde malzemelerin, yöntemlerin, modellerin açık olması ve “Hadi!” demeleri gerekiyor. Şartlar sağlandığında “Öğrenme” de kendi kendine ilerliyor. Zaten başı da sonu da yok öğrenmenin.

– Modelinizi “Öğretmek” üzerine değil, “Öğrenmek” üzerine tasarlayabilirsiniz.

– Bir şeyin sahibi olmak zorunda değilsiniz, parçası olmak sizi daha mutlu da edebilir.


Aslında Kolektif Modeller konusunda vermek istediğim örnekler arasında Hindistan’daki Ashramlar, Japonya’daki Zen Manastırları, İsrail’deki Kibbutzlar vardı. Ama şehir hayatının içinde soluk alma alanı açıyor Tango; Tango Kolektifi’nin bu bahsettiğim kolektifler gibi uzak destinasyonlarda değil, şehirde kurgulanması gerekiyor. Alıştırıldığımız yaşam biçimlerinin alternatiflerine bakmak bazı kronik sorunlarımızı çözebilir ve bizlere mutluluk getirebilir.